Özkök Beyaz Türklerin “mabedinden” bildiriyor: Kimleri gördüm ne konuştum… Yigit Bulut dedikodusu

Ertuğrul Özkök

Önceki akşam tam “Öyle bir Geçer Zaman Ki” dizisindeydim.

Türkiye’nin “AVM Devrimini” açan ilk iki alışveriş merkezinden biri olan Akmerkez 30’uncu yılını kutladı.

O nedenle Akmerkez’le özdeşleşen ve belki de Türkiye restoran tarihinin en büyük başarı hikayelerinden biri olan PaperMoon’da bir davet verildi.

DİNÇKÖK İMZASIYLA

GELEN DAVETİYELER

Davetiyeler, pek ortalarda görülmeyen, görülmek istemeyen Raif A. Dinçkök imzasıyla gönderildi.

Bana göre çok ilginç bir geceydi.

Bu 30 yılı yaşamış bir sosyolog için, Türkiye sosyolojisi hakkında çok ilginç gözlemlerle doluydu.

Paper Moon, bir İtalyan restoranı.

Ama dünyadaki en büyük başarı hikayesini herhalde burada Akmerkez’de yazdı.

Şimdi yazları Bodrum’da aynı hikayeyi daha da ileri taşıyor.

BENİM İÇİN PAPERMOON

İKİ ŞEYİ İFADE EDİYOR

Benim için Paper Moon iki şeyi ifade ediyor.

Yıllar boyunca değişmeyen, düşmeyen bir İtalyan mutfağı kalitesi…

Ve insana çok güzel “Beingthere”, yani “Orada olmak” duygusu veren bir mekan.

Orada 30 yıl boyunca Türk iş ve Celebrity dünyasının kısa tarihi yazıldı.

Bu döneme en az üç nesil sığdı.

Bir de son zamanlarda “Yeni Türkiye parasının temsil ettiği” farklı bir profil.

Anlayacağınız artık belgeseli hakeden bir mekan.

Önceki geceden bugüne kalan iki konu şuydu:

Şırnak şarabı…

Ve Paper Moon duvarındaki film sanatçısı fotoğrafları.

Yazının sonunda size bir “Eski Türkiye zengini testi uygulayacağım…”

Ama önce geceden ilginç sahneler.

30 YILDAN KALAN HATIRA “JÖLELİ’NİN”

PAPER MOON ORTASINDAKİ BAĞIRMASI

Ancak önceki akşamki davette, o “Yeni Türkiye cüzdanlarını” pek göremedim.

Sanki tamamen “Eski Türkiye” oradaydı.

Kendimi sanki bir dönem filminde gibi hissettim.

Yitip giden zamanın sanki kostümlü provasını yapıyorduk.

Bir an aklıma eski adıyla “Jöleli” Yiğit Bulut’la ilgili anlatılan bir şey geldi.

Bir gün, belinde silah, yanında bir koruma ordusu ile PaperMoon’a gelmiş. “Böyle giremezsiniz” dediklerinde mekanın ortasında bağırmaya başlamış:

“Artık Yeni Türkiye var siz hala anlamadınız. Yakında anlayacaksınız…”

Gerçek midir yoksa şehir efsanesi mi hala bilmiyorum.

GİRİŞTEKİ KLASİK BARIN

BANA ANLATTIĞI HİKAYE

Girişteki bar yine aynı bardı.

Hep o aynı bar.

İnsana “Merak etme hala hayattayız ve buradayız” duygusu veren bir rahatlık bu.

Randevu verdiğiniz kadın veya erkek henüz gelmediyse, ilk SauvignonBlanc’ınızı veya viskinizi ısmarlayıp, mekana yeni girmenin verdiği yabancılığı üzerinizden attığınız bekleme odası.

Hep tanıdık yüzler…

Ve bu değişmeyenler içinde bana çok güzel ve sevindirici bir sürpriz.

SOMMELİER BANA GECENİN

SÜRPRİZİNİ ANLATIYOR

Hani geçtiğimiz hafta sormuştum.

Şırnak’ta da şarap mı yapılır diye…

Ve yapılır demiştim.

Yapılırmış ve Türkiye’nin en pahalı İtalyan restoranının menüsüne bile girermiş.

Evet Paper Moon şarap menüsünde resmen Şırnak şarabı var.

Paper Moon ve Şırnak Şarabı…

Oksimoron gibi…

PAPERMOON SOMMELİER’SİNİN

BREAKFAST IN AMERİCA POZU

Ama böyle mekanlarda ilk dost olduğum insanlardan biri olan sommelier Gökhan Çalışkan bana iftiharla gösteriyor.

Sadece göstermiyor…

Bizzat bir tepsinin üzerine koyuyor, şişeyi açıyor, yanına bir kadeh yerleştirip, Supertramp’ın efsane “Breakfast in America” plağının kapağındaki gibi ileri doğru uzatıyor.

Akmerkez’in30’ncu yılı.

Eski Türkiye’nin Creme de la Cream’i…

Ve orada bir Yeni Türkiye masalı.

Şırnak’ın Midin köyünün şarabı…

SUPER TUSCAN ŞARAPLARIN

YANINDA BİR ŞIRNAK ŞİŞESİ

Mükemmel şişelenmiş, modern bir etiketve iftiharla söylüyorum ki…

O şişe bu elit kalabalıkta hiç yabancılık çekmiyor, kendini baya yakıştırıyor kendini oraya…

Ne yazık ki Türkiye’de içki ile ilgili yazılarda öylesine sınırlayıcı ve yasaklayıcı bir mevzuat var ki, size ne şu şarabın adını, ne özelliklerini yazamıyorum.

Sommelier Gökhan Çalışkan’ın fotoğrafını çektikten sonra girişte sol taraftaki şarap kavına bakıyorum.

Dünyanın en ünlü en pahalı Fransız, İtalyan şarapları yan yana dizilmiş.

SuperTuscan’lar, Bourgogne ve Bordeaux’nun efsane markaları…

Bu 30 yıl boyunca Türkiye’de hangi büyük ve ünlü markaların buCave’a, bumenüye girmek için ne mücadelelerverdiğini biliyorum.

EY ESKİ TÜRKİYE’NİN ZARİF

ZENGİNİ SANA DİYORUM Kİ

İşte orada o menüde Şırnak şarabını gördüğüm için de çok mutlu oldum.

Midin köyünün bütün bağcılarını, üreticilerini kutluyorum.

Urfa’ya Oxford gelmedi ama Şırnak’a şarap kültürünün Oxford’u geldi.

Son sözüm de Paper Moon müdavimi zengin dostlarıma…

Açtığınız bir şişe Sassisicia’nın yanına lütfen bir şişe de Şırnak şarabı açın.

Şan olsun diye dursun o masada.

Midin köyünün kahraman insanlarına güzel bir mesaj ve motivasyon verin.

LAFI AÇILMIŞKEN ANKARA’DAN DA

KÜÇÜK BİR RİCAM OLACAK

Bundan istifade şunu da söylemedengeçemeyeceğim.

Geçenlerde okudum JancisRobinson, Robert ParkerJr. gibi şarap uzmanları 250 bin şişe şaraba değerlendirme yapmışlar.

Bunun en az 200 bin şişesi küçük ve orta boy şarap üreticilerinden geliyordur.

Şarapçılık artık böyle küçük ve orta boy işletmelerin, butik şaraphanelerin ekonomisi.

Asıl büyük dinamizm ve yaratıcılık orada yatıyor.

Her ülkede turizm destinasyonları yaratıyorlar.

Ama şimdi hükümet küçük ve orta boy şarap işletmelerini resmen yok edecek bir uygulamaya hazırlanıyor.

O uygulama başlayınca Şırnak’taki bu insanlar şarap üretmeye devam edebilir mi emin değilim.

YAŞADIĞIMIZ ÜLKEDE ŞARAP

HEPİMİZDEN ÇOK DAHA ESKİ

Onlara şunu söylemek isterim.

İstediğiniz kadar yasakçı olun.

Bu ülkede bağcılığı veşarapçılığı öldüremezsiniz.

Hepimizden çok ama çok daha önce vardı onlar burada.

Şırnakve Doğu bölgemizde 10 bin yıllık mazisi var şarabın.

Bizden önce vardılar, Bizden sonrada davarolacaklar.

Şimdi size biraz bu Eski Türkiye kalabalığına sokayım.

ESKİ TÜRKİYE’NİN AYVALIK KANADI

AYVALIK ZEYTİNYAĞ ELİTİ YENİ

ÜRÜNÜ GÖNDERMEYE BAŞLADI

Girişte ilk rastladığım çift Ümit ve Cem Boyner’di.

Er ikisi de Türkiye’nin yaşsız insanlarından.

Her zaman neşeli ve iyimserler.

Son 10 yılda Ayvalık’ta gelişen bir Eski Türkiye cemaatı var.

Cemaatı toplum anlamında kullanıyorum.

Hepsi orada aynı zamanda zeytinyağı üretiyorlar ve bunları tanıdıklarına gönderiyorlar.

Bu yılki yeni ürünü yılbaşı hediyesi olarakgöndermeye başlamışlar.

BU YIL SUZAN SABANCININ

ZEYTİNYAĞINDA İKİ FARK

Ayvalık cemaatinin bir başka ünlüsü de Coca Cola’nın eski başkanı Muhtar Kent.

Onunkiler henüz gelmedi.

Yine o cemaatin ünlülerinden Suzan Sabancı ise göndermeye başladı.

Bu yıl şişelerinin iki özelliği var.

Estetiği daha da artmış ve boşandığı için bu defa tek imzalı geldi.

Yani sadece Suzan Sabancı olarak.

Göcek ve Muğla tarafının zeytinyağı üreticisi ünlüüler ise Erol Tabanca ve Murat Vargı…

Ayrıca Arzuhan ve Mehmet Ali Yalçındağ’dan da bu yılın Cennetkoy rekoltesi ürün geldi.

Sadece şunu söyleyeyim..

Eski Türkiye zenginleri çok iyi zeytinyağı yapmayı öğrendiler.

CEM HAKKO’NUN BAHÇESİNE

İKİ YILDIR AYILAR GELİYORMUŞ

Biraz sonra Cem Hakko’ya rastlıyorum ve onunla Eski Türkiye’nin Bolu kanadını konuşuyoruz.

Kahve Dünyasının sahibi BirolAltınkılıç eşi Alev Altınkılıç ile Ronit ve Cem Hakko o kesimin önde gelenlerinden.

Ayrıca Caroline Koç da

Ronit ve Cem Hakko’nun harika iki Akbaş köpeği var.

İki yıldır bahçelerine ayı iniyormuş.

Ayrıca iş dünyasının önde gelen isimlerinden AldoKaslowski, Sinan Tara, Mehmet Dereli de Bolu kanadının önde gelen isimleri.harika

SALONDAN SAHNELER

MEHMET AĞAR UZUN

SÜRE SONRA DAVETTE

Bulunduğumuz yere biraz sonra tanıdık bir sima daha geliyor.

Mehmet Ağar.

Son Denizbank olayında adı çok geçmişti epeydir görmüyordum.

Kilo vermiş.

Biraz sohbet ettik.

Team karşımızda Doğuş Holding’in eski Yönetim Kurulu Başkan Vekili Süleyman Sözen’i gördüm.

FARUK SÜREN HER ZAMANKİ

GİBİ SİNİR BOZUCU ŞEKİLDE FİT

Ve Papermoon’un her Cuma müdavimlerinden Galatasaray eski Başkanı Faruk Süren.

Sinir bozucu şekilde yine fit, yine filinta, yine hiç açık vermeyen tavrıyla orada.

Birazdan yanımıza Sedat Alaoğlu geliyor.

Tabi ki Mustafa Taviloğlu ve oğlu Ömer Taviloğlu.

Mudo artık Ömer Taviloğlu ve kardeşi Aslı Taviloğlu’nun yönetiminde.

Genç kuşak harika işler yapıyor.

ELİTLER TARTIŞMASI

ESKİ TÜRKİYE KADINLARI MI YENİ

TÜRKİYE KADINLARI MI DAHA GÜZEL

Böyle davetlere gidince kendi kendime soruyorum.

Eski Türkiye’nin kadınları mı daha elegan ve güzel yoksa Yeni Türkiye’ninkiler mi…

Yeni Türkiye kadınlarının bulunduğu mekanlarda pek bulunmadığım için bir şey söyleyemeyeceğim, kimseye de haksızlık etmek istemem.

Ama eski Türkiye kadınları hala güzel.

GECEKİ DAVETİN ‘PHOTO

OPORTUNİTY’ VEDETLERİ

Böyle davetlerin starları sayılan Elif Dürüst, kız kardeşi Şirin Yalçın ve eşi Neşet Yalçın, Aylin ve Özcan Tahincioğlu fotoğrafçıların yine en çok çalıştıkları isimler oldu.

Medya dünyasından fazla insanı göremedim.

Sabah Gazetesinin eski sahiplerinden Önay Bilgin oradaydı.

Babası Dinç Bilgin’i sordum.

Hayatından memnunmuş. Yürüyor, yüzüyormuş.

Bazen buradaymış bazen de Çeşme’de…

Birgün üçümüz buluşun İzmir’i konuşmaya kararverdik.

MAGAZİN DE ALEM

BUYSA KRAL HALA O MU

Eski Türkiye’nin en eski magazincilerinden biri aradaydı.

Gecce.Com’un sahibi Kenan Erçetingöz…

Yine etrafa hakimdi ve belli ki Magazinin altın yıllarındaki havasını hala koruyor.

Gözüm magazin medyasının yeni yükselen starı Müge Dağıstanlı’yı aradı ama göremedim.

GECENİN TESTİ:

BU FOTOĞRAFLARDAN

KAÇINI TARIYORSUNUZ

PaperMoon’un girişinin sol tarafında özel bir bölüm var.

Burası daha çok lounge gibi bir mekan.

Sağda şarap kavının vitrini, onun yanındaki duvarda da çok sayıda ünlü film sanatçısının fotoğrafları.

Şimdi size bir test.

Bu fotoğrafları büyütüp bakın.

Kaçını tanıyorsunuz?

19 fotoğraf var.

Bunlardan 10’unu tanıyorsanız…

Bilin ki Son dönem Eski Türkiye’densiniz.

10-15’i arasındakini tanıyorsanız…

Orta dönem Eski Türkiye’densiniz.

Benim gibi hepsini tanıyorsanız…

Siz Akbank’ın 30 yıllık mazisinden bile eski bir Türkiye’ye aitsiniz.

YENİ TÜRKİYE NEREDE DİYE SORDUM

BİRAZ İLERDE “KİLE’DE” DEDİLER

Gece saat 21’e doğru ayrılırken, hala akın akın insan geliyordu.

Sanki gece asıl o andan itibaren başlayacaktı.

Kimbilir belki Yeni Türkiye de o saatten sonra vardiyayı almıştır.

Ama kapıda bu yorumu yaparken bir dostum “Yeni Türkiye’nin siyasi ve ekonomik elitini görmek istiyorsan biraz ilerdeki “Kile” restorana gideceksin dedi.

Orayı biliyorum.

Pelit Pastanelerinin kurduğu bir restoran.

Bir iki kere de gitmiştim.

Ama ahalisini pek iyi tanımıyorum.

En kısa zamanda orada da sosyolojik gözlemler yapacağım.

KAPIDA ÖZAL’DAN YEDİĞİM

FIRÇAYI HATIRLADIM

Akmerkez’de her zamanki gibi yeniyıl ışıkları cıvı cıvıl parlıyordu.

Çıkarken aklıma rahmetli Turgut Özal geldi.

1980’lerin sonunda Türkiye’nin ilkAVM’siGaleria açılmıştı ve ben Hürriyet’in Ankara temsilcisiydim.

Bir gün Başbakan Özal aradı ve “Galeria’yı gezdin mi” diye sordu.

Ben “Hayır” deyince iyi bir fırça yedim.

“Sözde sosyologsun. Türkiye’de alıveriş kültüründe devrim oldu ve sen merak edip gidip görmedin” dedi.

Haklıydı.

Eski Türkiye’nin modernite devrimiydi…

Bütün AVM’lerin 30’uncu yılı kutlu olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir