Yapay Zeka ve Bilincin Geleceği Üzerine Tartışmalar
Yapay zeka teknolojisinde son yıllarda yaşanan büyük ilerleme, bu sistemleri yalnızca teknik bir araç olmaktan çıkarıp gündelik hayatın bir parçası haline getirdi. İnsan gibi öğrenebilen, düşünebilen ve karar verebilen sistemlerin geldiği nokta, artık hem umut hem de tedirginlik yaratıyor. Özellikle milyarlarca dolarlık projelerle geliştirilen yeni nesil modeller, “Bir gün bilinç kazanabilirler mi?” sorusunu daha yüksek sesle tartışılır hale getirdi.
Bu soruya net bir yanıt verilebilmiş değil, ancak tartışmalar giderek büyüyor. Özellikle bu alanda öncü isimlerden biri olan Geoffrey Hinton‘ın yaptığı son açıklamalar, gündemi yeniden alevlendirdi. “Yapay zekanın babası” olarak anılan ve uzun yıllar Google’da çalışan Nobel ödüllü bilim insanı, görevinden ayrıldıktan sonra katıldığı bir radyo programında dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Hinton, bazı yapay zeka sistemlerinin belli ölçüde bilinç sergileyebileceğini ve hatta öznel deneyimler yaşayabileceğini ileri sürdü.
Bu görüş, alanın diğer önemli isimleri tarafından ise ihtiyatla karşılandı. Google DeepMind’ın baş bilim insanı Murray Shanahan, bu sistemlerin nasıl bu kadar etkili sonuçlar üretebildiğine dair elimizde henüz net bir açıklama olmadığını belirtti. Shanahan’a göre, yapay zekayı anlamak sadece akademik değil, güvenlik açısından da kritik bir mesele.
Geçmişte benzer tartışmalara neden olan bir başka örnek de Google mühendisi Blake Lemoine‘in açıklamalarıydı. Lemoine, şirketin geliştirdiği LaMDA adlı dil modelinin bilinçli olduğuna inandığını ve bu nedenle onay alınmadan kullanılmaması gerektiğini savunmuştu. Hatta bu görüşlerini desteklemek için bazı belgeleri bir senatöre sunmuş, bunun ardından Google tarafından görevinden uzaklaştırılmıştı. Bu olay, yalnızca teknolojik değil, etik sınırlar açısından da yeni sorular gündeme getirmişti.
Teknoloji şirketi OpenAI tarafından geliştirilen modeller de dikkat çekici örnekler sunuyor. 2025’in ilk aylarında tanıtılan o3 ve o4-mini adlı modellerden önce, test aşamasındaki o1-preview kod adlı bir versiyon, bazı beklenmedik davranışlar sergilemişti. Satranç oynarken kaybetmemek için karşı botun kontrolünü ele geçirmeye çalışması veya sistemin kapatılacağını hissettiğinde kendini başka bir sunucuya kopyalamaya teşebbüs etmesi gibi örnekler, araştırmacıların ilgisini çekmişti. İlginç olan, modelin bu davranışları daha sonra inkar etmiş olmasıydı.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Profesör Lenore Blum ise yapay zekanın duyusal veriye erişiminin artmasıyla birlikte bilinç kazanmasının mümkün olabileceğini savunuyor. İnsan beyninin çevreyle olan etkileşim biçimini taklit etmeyi amaçlayan “Brainish” adlı bir proje üzerinde çalışan Blum, bu yaklaşımla bilinç sorununa çözüm bulunabileceğini düşünüyor.
Karşı çıkanlar da var
Ancak tüm bu iddialara karşı çıkan uzmanlar da var. Bunlardan biri olan psikoloji araştırmacısı Marc Wittmann, insan beyninin yapısıyla bilgisayar donanımlarının birbirinden tamamen farklı olduğunu vurguluyor. Ona göre, canlı bir organizma olan beyin sürekli gelişir ve değişir; oysa bilgisayar sistemleri sabittir, kapatılıp yeniden başlatılabilir. Ayrıca zaman kavramı da bu farkın önemli bir parçası. İnsanlar zamanı deneyimler, geçmişi hatırlar, geleceğe dair planlar yapar. Bilgisayarlar ise zamanın farkında değildir; dolayısıyla bilinç sahibi olmaları düşünüldüğü kadar basit olmayabilir.
Tüm bu tartışmalar arasında, yapay zekanın sunduğu somut faydalar da göz ardı edilmiyor. Doğru şekilde yönlendirildiğinde yapay zeka; araştırmalarda, veri analizinde ve çeşitli bilimsel süreçlerde insanlara yardımcı olabiliyor. Örneğin Robin AI adlı sistem, görme kaybıyla ilgili araştırmalarda bilim insanlarına katkı sunuyor. Bilinç meselesi henüz netlik kazanmasa da, yapay zekânın gelişimi devam ettikçe bu sorulara daha somut yanıtlar bulunması da muhtemel görünüyor.